Ocağın Son Haftasonu

Yazar Çarşamba, Şubat 03, 2016 ,

30.01.2016, zemheride dondurma keyfi
Her sabah ve her akşam bizi gerdikçe geren Emre ile perşembe sabahı (28 0cak) okula gidene kadar pek kullanmadığım bir ses tonu ile konuştum. Yine evden çıkana kadar bin bir türlü eziyet, işe geç kalma, mız mız etme rutini ile başlamıştık güne . Dedim ki:

''Emreciğim, anne-babalar senin sandığın kadar güçlü ve dayanıklı değil. Bu sabah hem giyinmeye çalışıp hem bahçeye çıkan Eren'e göz kulak olup hem seni giydirmeye çalışırken çok sinirlendim. Yoruldum. Lütfen bize yardım et. Üstünü kendin giysen, yemeğini yesen, ayakkabını giyip dışarı çıksan bize çok yardımcı olursun.'' 

Güzelce dinledi, anladı. Hatta hak verdi. Hatta cumartesi günü kendi kendine giyinmek, yemek için ısrar etti. Fakat..Sürekli bir ağlama durumu var, istemediği bir şey olduğunda bağırma, alayına isyan modu, hiç memnun olmama hali de cabası. Örneklerle anlatayım:

Cumartesi günü hava çok güzeldi, bebeleri arabaya koyduk, bir doğumgünü partisine gitmeye niyet ettik, önce hediye almak için bir dükkana uğradık, bisiklet tekerine hava bastırdık. Baba kişisini yolda bırakıp başka bir arkadaş ve oğlunu almak için Ortakent'e gittik. Bagajdaki bisikletleri indirdik, Atatürk anıtı önünde neşeyle bisiklet sürdüler.  Meydanda şahane bir kırtasiye var, oraya geçip Emre'ye kurşun kalem, silgi, kalemtraş, günlük plan yapmak ve yıldız çocuk tablosu için karton, resim defteri vb aldık. Çünkü beyefendi artık baya baya yazmaya-okumaya uğraşıyor.Evde ne kalem var ne defter. Bu ilk kırtasiye alışverişi beni pek duygulandırdı, başlıyor işte okul denen o bitmez tükenmez koşturmaca. Yabancı, kocaman bir dünyaya giriyor benim küçük oğlum.

Sonra doğumgününe gittik, bir sürü çocuk, gürültü, müzik, karmaşa, Eren de var, bir saat kaldık sonra tuttuk yolu, uzaklaştık. Önce çocuk parkına sonra pazara uğradık. Epeyce yorulup eve döndük. Evin kapısında Eren arabada kalacağını söyledi. Emre bunu ciddiye aldı ve kapıyı kapattı. Eren ağlamaya başladı, Emre ısrarla kapıyı açmadı. ''Bu yaptığın kötü bir şey'' dedim ve kıyamet koptu. Onu suçluyormuşum. Eren inmiycem demişmiş. Ağla bakalım ağla..Babam ayakta, huzursuz, söylenmekle meşgul. (3 haftadır buradalardı, bu sabah gittiler.)

İlk kırtasiye malzemeleri ile yazım, çizim

Bu arada ,unutmadan yazayım, ocak 2016 itibariyle ilk kez, Emre'yi okulun dış kapısında bıraktım ve kendisi koşarak sınıfına gitti, tek başına. Fatinur'a ''Evden yürüyerek geldim'' demiş. Bu aralar böyle bir senaryo yazma huyu var. Babasına gidip benim hiç söylemediğim şeyleri, öyle bir ballandıra ballandıra anlatıyor ki adam inanıp beni arıyor, doğru mu diye. (Annem Ata'nın annesini aradı, müsaitlermiş, beni bekliyorlar gibi)

Pazar günü kahvaltı sonrası sıcacık güneşin de etkisiyle sitenin içindeki ormana gidelim dedik. Çocuklar ve ben. İkisinde de bisiklet vardı. Eren neden Emre'den önde gidip, onu beklemiyormuş? Mızık mızık, dayanamadım artık.Birkaç saniye video çektim, ''sonra sana seyrettiricem bak ne kadar hötü bir şey bu yaptığın'' dedim. Bu sefer de vay beni nasıl videoya çekersin ağlaması başladı. Top oynuyoruz diyelim ve ben onun kalesine gol attım, hemen bir vızıldama, oyunbozanlık. Günlerdir aynı olunca sabır taşı dayanmıyor neticede. Zor bela eve ulaştık, bu sefer de beni atalara götür tutturması başladı. Annemin babamın tansiyonu çıktı (mecazi anlamda), bir sinirle götürüp bıraktım Ata'ya. Sonra eve gelip 3 saat uyudum.

Pazartesi akşamki krizin nedeni ise ayak altında dolaşıp duran uyduruk bir faaliyet kağıdını şömineye koymuş olmam ve Emre'nin onu en sevdiği faaliyet ilan etmesi.

Bu ara böyle. Emre bizi sınıyor. Sabır sabır sabır. Eyüp peygamber mertebesine erişeceğiz inşallah.

Hakkını yemeyelim, gülümsediğimiz anlar da çok. Dün gece uyku öncesi benim gıdıklanmadığımı fark edince ,''Benim özelliğim bu'' deyiverdim. Peki benim özelliklerim neler diyes ordu, düşündük,11-12 şey sıraladık. Bu sabah iki arada bir derede onları babasına anlatmaya çalıştı (Babası, kardeşini motosiklete bindirirken ):

-Tatlı olması
-Her spora ilgi duyması
-İyi bir kitap dinleyicisi olması
-Hayvanları koruması (Köpekleri korkut, çöpü karıştırmasınlar diyen anneanneye feci tepki verdi )
-Yazmaya meraklı olması
-Galatasaraylı olması
-Eren'i kalabalık yerlerde koruması
-Kibar olması (Öyle getir, götür yok, mutlaka kibarca soracaksın)

Aklımda kalanlar.

mandalin bar bodrum

Not: 3 yıldır duyduğum Mandalin Bar'a 29 ocak cuma, Mehmet Erdem konseri vesilesiyle ayak bastım.Gece on bir buçukta, pijamalarımla, İkea'dan çocuk odası mobilyası bakıyordum, on ikiyi çeyrek geçtiğinde ise Mandalin'deydim. Sıfır makyaj (çantam işte kalmış), tayt-kazak ikilisi ve gözlüklerle. Ama çok eğlendim. ''Gittim bari eğleneyim'' değil, sahiden eğlendim. Müzik harikaydı, yerimiz ve ekip çok keyifliydi. Mehmet Erdem süperdi diyemiyorum, sesi geride kaldı biraz. Değişik, hoş bir akşamdı.

Ocaktan enstantaneler:

çocukta diş dolgusu
14 ocakta ilk kez anestezi alarak, dişlerine dolgu yapıldı. Genel olarak uyumluydu. Açlıktan çok şikayet etti. Sonrasında bir süre sersemlik ve huysuzluk devam etti (1 saat kadar)

evren ilhan
Ailemizin kuaförü Evren İlhan

kardeş şart
ah kardeş olmak denen o çok katmanlı olgu
Favorimiz Maşa ve Büyük Ayı..

oğlum büyüyor
artık parasını kendi ödeyip, simit ekmek alıyor Emre Bey


Her gün adım adım ilerlemeye çalışıyoruz işte; her konuda..Bizde bu aralar böyle hayat..



Benzer Yazılar

4 yorum

  1. Postunda kendimi buldum Elif.

    YanıtlaSil
  2. Burada okuduğumuz tüm hayatınızın kısa bir bölümü elbette ama benim bu yazıdan çıkardığım yargı, sanırım çocukların biraz daha evde zaman geçirmeye, yavaş yaşamaya ihtiyaçlarının olduğu. Özellikle Emre'de farkedilir bir sakinleşmeye yol açacakmış gibi geldi. Kolaylıklar diliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın gece. Benim de herkese önerdiğim ''yavaş hayat''ı bana önermen çok hoşuma gitti. Dışardan bakan birinin objektif tavsiyesi çok değerli. Teşekkürler. Kesinlikle haklısın. Yavaşlı ve sınırlar şart!

      Sil