SEVGİLİ GÜNLÜK
ekim 2014, sabah telaşımızdan bir kare |
Sonra üç gömlek ütüledim ve tekrar yattım. Eren yedi olmadan uyandı, dedesi yukarı çıkarttı. Bit Palas'dan okudum on beş - yirmi sayfa. ''Kalkayım, oğulcuğumla koklaşayım bari'' diyip yukarı çıktım. Bu haftasonu Eren beni bir dakika bile bırakmak istemedi. Hep kucağımda, hep memedeydi. Bana bu kadar düşkün değildi. 15 aylık olmak üzere artık. İlk uzun sayılabilecek adımlarını ekim sonunda Beyza'larda atmıştı miniğim. Balkonda meme faslına geçtik. Emerken nasıl da mutlu . Buçuğa doğru Emre yukarı çıktı. Gelip kanadımın altına sığındı. Epey bekledi. ''Kucak sırası bende'' dediğinde Eren'i dedeye verdim istemese de. Dede aldı, mutfakta, salonda oyalamaya çalıştı. Benim balkonda olduğumu bilen Eren, balkona girmesini engelleyen camlı kapıya yüzünü dayayıp, acıklı acıklı seslenmeye başladı. Emre ''keşke Eren olmasaydı'' minvalinde bir kaç cümle söyledi. Teselli olsun diye ''Okulda uzun uzun sarılsak olmaz mı'' dediğimde ise ne dedi biliyor musun? ''Olmaz anne, o zaman bana gülerler''. Yaş dört buçuk.
Eren'in kendini acındırma ifadesi var, sanki ağlıyormuş gibi, yüzünü buruşturup, gözlerini kısarak bana doğru öyle hızlı emekliyor ki, gülsem mi ağlasam mı şaşırıyorum.
Cumartesi günü çok gergindim. Evdeki kaos beni çildırtıyor bazen. Gerginliğimi , hiç hak etmediği halde babaya yansıtınca yıllardır yaşamadığımız bir tansiyon yüksekliği oldu aramızda. Çantamı alıp çıkıyordum ki bir cümle ile kalakaldım yerimde. Geri döndüm. Hesap sordum. Hey gidi günler, eskiden olsa en az bir hafta küs kalırdım. Haklı olduğunu biliyorum ayrıca. Zorlanan sadece ben değilim. O akşam barıştık :)
Bir gün sonra herşey süt limandı .Hayat böyle bir şeydi işte. Şükürler olsundu.
0 yorum