PERİŞAN HAFTASONU
Bir haftadır diken üstündeyim. Emre ile ilgili beni çok üzen iki konuda değişiklik yapmaya çabalıyorum. İlki telefondan oyun oynama ,ikincisi yemek yemeyip kırıntıyla öğün geçiştirme alışkanlığı.
Cumayı bir şekilde geçirdik, bir kaç gündür üst kattaki küçük tuvaleti geceleri ziyaret eden fareyle tanışma günümüzdü aynı zamanda.
Cumartesi zaruretten yanımda işe getirdim. Telefon olmayınca nasıl oyalanacağını bilemeyen Emre ile sürekli ilgilenmem gerekti, oysa versem eline aleti, dakikalarca sesi çıkmadan, hipnotize olmuş gibi oyun oynuyor. Zaten böyle kötü alışkanlıkların oluşmasında günümüz çocuklarının talepkar olması kadar ebeveynlerin vakit sıkıntısının da payı çok. Eve gidişimiz en erken altı , dokuz gibi uyuyacaklarını düşünürsek, yemek yapmak, yemek, oyun oynamak, uykuya hazırlık için toplam üç saatimiz var. Bozdur bozdur harca.
Cumartesi , telefona sarmasın diye arkadaşı Max ile Limonatta'da buluşmaya karar verdik. Hastanede geçen gergin birkaç saatin ardından mekana ulaştık. Eren bakıcı ile evdeydi, uyandığını haber verince bakıcısı,Emre'yi Max'larla bırakıp eve gittim, Eren'i alıp bakıcıyı dolmuş durağına bıraktım. En sevdiği arkadaşı ile yaklaşık iki saat ''küstüm'' sesleri eşliğinde oyuncak kavgası yaptı Emre. Yediğimiz, içtiğimiz boğazımıza dizildi. Tam toplandık, gidelim derken kum havuzunda mutlu mutlu oynamaya başladılar. Bu süre zarfında Eren bütün bahçeyi emekleyerek güzelce gezdi, taş toprak, çürük meyveler ne varsa ağzına attı. Nihayet derin bir nefes alarak bir saat kadar daha oturduktan sonra hep birlikte migrosa gittik. Büyükler top havuzunun altını üstüne getirdi, Eren market arabasında sorunsuzca dolaştı. beş altı parça eşyaya bir sürü para ödeyip, oyuncak krizini aştıktan sonra kendimizi eve attık. Sıradaki sorun Emre'nin akşam yemeğiydi.Kıymalı makarna istedi, bir taraftan onu hazırlarken bir araftan Eren'i doyurdum, üstlerini değiştirdim. Yemek faslından sonra, üçümüz arabaya doluşup bakıcıyı almaya gittik.Bakıcının gelmesi ile yüküm epey hafifledi. Emre'yi alıp yatak odasına indik, iki kitap ve bir ninni sonrası Emre uyudu ve ben kendimi sokağa attım, gece 9:15 itibariyle. Böyle bir günün ardından mutlaka kendim için bir şey yapmalıydım. Soluğu sinemada aldım. İncir Reçeli' ni zevkle, keyifle seyrettim. Eve dönüp uyuduğumda saat bire geliyordu. Uyandığımda ise 06:58!
Pazar , nihayet evdeydik ve hiçbir planımız yoktu. Rutin kahvaltı telaşının ardından ütü yapıcam diye aşağı indim ve kendimi yatakta buldum. On ikiye kadar uyudum. Akşam üzeri bakıcıyı ve Eren'i bakıcının evine bıraktım. Dönüş yolunda Emre uyudu. Uyumasa iyiydi ama uyandırmadım. Kanepeye yatırıp, artık içler acısı hale gelmiş olan yatak odalarını toparladım, süpürdüm. Kabaca toz aldım. Uyanan Emre'ye yemek yapıp , Erenleri almaya gittim. Aslında o geceyi bakıcının evinde tamamlayabilirlerdi ama Mustafa olmayınca tedirgin oldum ,site çok ıssızlaştı. Faremiz de hala evin içindeydi. Sonrasında ise yatıp uyuyacağıma, arkadaşıma film izlemeye gittim Emre ile. On bir buçuk gibi, berbat dublajlı Amerikan filmine veda edip uyuklamaya başlayınca hep beraber, eve dönüp yattık.
Pazartesi sabahı çok mutluydum. Nihayet okul vardı, iş vardı. Baba kişisi eve dönüyordu. Yemişim pazartesi sendromunu.
0 yorum