KISA BİR MOLA

Yazar Pazartesi, Ekim 13, 2014 , ,



Düştük yollara dört kişilik ailemizle .Defalarca şükrettim baba kişisi de bizimle olduğu için bu bir hafta boyunca, özellikle yolculuk faslında. Eren tam bir terminatör yaş itibariyle. Ya emekleyecek, ya kucakta olacak ya emecek. Sürekli ilgi isteyen zamanlarında. Emre çok daha kolay olsa da , ne istediğini bilen bir küçük adam olarak bazen zorlayabiliyor bizi. Mızmızlığı tutmuşsa hele, hayata küsmek garanti.

Koskoca Sabiha Gökçen havaalanındaki Kahve Dünyası'nda mama sandalyesi olmadığını biliyor musunuz? Dönüşte epey erken geldik ve beklerken vakit geçirelim istedik. Gayet sevimsiz bir garson hanım daha oturalı bir dakika bile olmamışken tepemize dikildi. Sonra gelin diyerek gönderdik kendisini. Çay servisi yok ne demek? Hiç değilse bir poşet çay bulundurursun, tercih etmeyen içmez ama yok denmesi tuhaf. Hiç memnun kalmadım Kahve Dünyası'ndan. Ayrıca uçağa geçmeden önce beklediğimiz alanların bir kısmı halı kaplıydı ve haftalardır süpürülmemiş gibi toz içindeydi.Bu durum Eren'in emeklemesine engel olmadı tabi ki. Daha dün gibi, Emre yerde emekliyor diye azar işitmem Atatürk havalimanında, aradan üç koca yıl geçmiş bile.




Eren yürümek üzere. İlk adımlarını atıyor bir haftadır. Öyle tatlı ki. Çok sürmez, bir aya kalmadan koşmaya bile başlar.

Bol bol gezmeli, sohbet etmeli  bir hafta geçirdik baba evimde. Eren'i rahatça bırakıp akşam gezmesine gitmenin ve en rahatlamış ana-baba olmanın tadını çıkardık. Gelmeden bir gün önce Abant'a bile gittik. Çok sevdiğim Düzce simitine sadece bir kez denk geldim , sıcacık, çıtır çıtır haliyle yedim hem de. Düğünümüz vardı, bir günüm alıverişle geçti, herşey çok taklit göründü gözüme. Hele ayakkabıcılar faciaydı. Giyilebilir bulduğum birkaç parçayı etiketlerine bakmadan aldım; almak zorunda kaldım. Giyim-kuşam çılgınlığının yaşandığı bu çağda hem Bodrum'dan gelip hem de belli bir ünvan sahibi olunca ''Aman, bana ne'' diyemedim. Muhafazakar bir dokusu olan Düzce'de ayakkabı-çanta-türban kombinlerinde kendini aşmış bayanlar gördüm sık sık. Hayretlere düştüm. Tüketim  ve inşaat çılgınlığı insanlığın sonunu getirecek, kesin bilgi.


huzur tabiatta

 en sevdiğim mevsim sonbahar, demiş miydim?

havuza,denize uzanmış ayaklara alternatif
Kadınlar, erkekler, aile olmak üzerine sıkça kafa yormamı gerektiren şeyler oldu. Çocuklar sağolsun, nerde o eski  bolluk? Enerjim, zamanım ve halim yok eskisi gibi olmaya. Dert dinlemek, teselli etmek, umut vermeye çalışmak, konuşmak istemiyorum artık. Herkes başının çaresine baksın, yetişkin insanlarız, bir sürü uzman var yardım isteyebileceğimiz. Tanık olmak zor yine de. Hele benim gibi empati yapmayı abartanlardansanız.



İki gün önce evimize döndük. Kalabalık iyi geliyor ama biz başbaşa iken daha az yoruluyoruz galiba.
Dün akşam televizyonda ''Bizim Aile'' ye denk geldim. Adile Naşit, Münir Özkul, Tarık Akan, Şener Şen, Ayşen Gruda 'nın olduğu kült filmlerden biri. İçimi ısıttı , soba kurma sahnesinde ne çok şey hatırladım. ''Çocukluğun arka bahçesi vişne ekşisi tadındadır'' diyen Elif Şafak'a selam olsun..

Benzer Yazılar

1 yorum

  1. :) Ne güzel yazmışsınız..
    Sonbaharı ben de çok severim.
    Bıdıkları görünce aklıma Elif geldi, ne ara emekler ne ara yürür neler yapar :) Blogunuzu çok sevdim.
    Ankara'dan sevgiler..

    YanıtlaSil