İYİ ŞEYLER

Yazar Salı, Mayıs 06, 2014 , ,





Yıllar değiştiriyor beni. Çok değiştiriyor.  Ne oldu da böyle dayanıksız oldum bilmiyorum ki. Hayat gailesi dedikleri bu mu anne? Kafamda onlarca iş ,kalbimde onlarca duygu..Hepsinin üstünde çocuklarıma yetmek için delice bir arzu. Canım ne kadar sıkkın olursa olsun Emre'min o kocaman masum gözlerinin hüzünlü bakmamasını  ve Eren'imin annesinden günde en az sekiz saat uzak kaldığını düşünmemek istiyorum. Belki bu nedenle koymuyor geceleri defalarca uyanıp emmesi, evde kimin nerde yattığının belli olmaması. Eren doğdu doğalı benimle uyuyor, Emre de katılıyor bazen .İki kişilik yatakta üçümüz farklı farklı yerlerde uyumaya çalışıyoruz. Baba kendine bir yer buluyor mecbur. Ev genellikle darmadağın. Akşam yemeği sofrası sabah toplanıyor sıklıkla. Eren'in önlükleri , kıyafetleri ortalıkta. Ağzı o kadar akıyor ki etrafta birkaç önlük zaruri.

Yeni eve taşınalı üç ay oldu ve ben  bahçede çok güzel bir saksı olduğunu iki gün önce gördüm. O kadar farkında değilim etrafta olup bitenin nice zamandır. Bütün bu karmaşanın içinde anlık aydınlanmalar ve duygu patlamaları yaşıyorum üstelik. Anneme ''anneciğim'' diyesim geliyor örneğin otuz altı yaşımda.Hiç demedim bugüne kadar. Hatta ''Anacığım'' desem ? Babamın yorgun omuzlarına sarılsam , ''Babacığım nasıl dayandın bunca sene'' desem. Belini  büken geçim sıkıntısına rağmen hep kenarda parası vardır çocukları için. Yumruğunu masaya vuran , dediği dedik çaldığı düdük babalardan olmadı hiç. Anlamaya çalıştı, dinledi her zaman. 

Dün aklıma ilk kez geldi, abim dört yaşında iken yani Emre kadarken ben doğdum, iki yıl sonra diğer kardeşim. Acaba neler yaşadı , neler hissetti o zaman? Sadece Emre kadardı. Onun gibi kocaman gözleri vardır abimin de.

Bir de gerginliğe hiç dayanamaz oldum. Ciddi stres felç ediyor beni. Ellerim ve dizlerim uyuşuyor. Omuzlarım, ensem ,el bileklerim sırtım ağrıyor. Başım zaten sinyal veriyor hemen. Annem de hep böyle der, misafir gelmesinin bile başını ağrıttığından yakınır yıllardır.

İyi ki güzel filmler , güzel adamlar , güzel kitaplar ve güzel müzikler var. Misal: 

Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır (Sezai Karakoç)

Nasıl da severdim bu şiiri yeni yetme zamanlarımda. Çok özlemişim okurken farkettim. Şiirleri, gençliğin o kanatlanmış uçan ruh halini..Umutlu ve neşeli olmayı , ''önümde daha çok yıllar var '' duygusunu.

Yapacak bişey yok , güzel olana odaklanacağız ey okur. İyi şeyler de var diyeceğiz. Küçük şeylerden mutlu olmaya, nefis çocuk kitapları almaya ve uykudan önce okumaya ;  kuzularımızla birlikte kendi ruhlarımızı da sakinleştirmeye ve mutlulukla doldurmaya devam edeceğiz. İyi insanlar çıkıyor karşımıza hergün şükürler olsun. Dünya her vakit kötülükle dolu değil ki. Tam da ben bu satırları yazarken iki adam ta Gümüşlük'den geldiler. Açlıktan ölmek üzere olan bir köpeğe kan takmak için kan torbası almaya. 

Tabi ki ve illa ki de çocuklar var!! Canlarım, kuzularım, hazinem benim. Onlar oldukça ümit var , neşe var, mutluluk var. Düşüp düşüp yeniden kalkmak var ; ahhh,  iyi ki , iyi ki var..
tabi ki ve illa ki çocuklar, canım çocuklar!



Benzer Yazılar

0 yorum