BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ

Yazar Cumartesi, Aralık 20, 2014 , ,

Görsel şuradan

İsmini hiç duymadığım bir yazardan, Barış Bıçakçı'dan olağanüstü bir roman. Tıpkısının aynısı, Kürk Mantolu Madonna tadı verdi bana. Sıradan, basit insanların sıradışı öyküsünü anlatan çok etkileyici bir eser. Bir arkadaş önerisi ile karşıma çıkan bu kitap , benim hiç duymadığım ve bilsem ne kadar çok seveceğim böyle nice yapıtlar olduğunu düşündürüp kederlendiriyor beni. Üstelik filmi çekilmiş 2011'de. Oyuncu seçimi gayet başarılı duruyor, henüz izlememiş olsam da.

Ayrıca kitaptan şöyle bir kazancım oldu; ömrümde ilk kez ingilizce bir şarkıyı ilk dinlediğimde çok sevdim: Lets Pretend. Söyleyen grup: Tindersticks. Gelelim kitabımıza:

Ender ve Çetin isimli, 30'ların ortasında iki erkek aynı evi paylaşıyor. Gay değiller ama keşke olsalarmış çünkü 75 yıl aynı yastığa baş koysalar bile birbirini bu kadar tamamlayan herhangi bir heteroseksüel çift olacağına kesinlikle inanmıyorum. İki adamın ilişkisi için kullanılacak  tek söz öbeği var : Ruh eşleri.

İşin içine genç bir kızın girmesi ile hayatlarında açılan garip sayfa kitabın ana eksenini oluşturuyor. Öyküde çok şaşırtan, sürprizli taraflar yok ama yazarın anlatım dili mükemmel bir sadelik barındırıyor.

Ben susayım, Barış Bıçakçı konuşsun:

''...ama bu bir aşk şarkısıydı, mutlulukla mutsuzluğu aynı tepside sunuyordu.''

''Dört kişilik yemek masasında komşu kenarlarda oturan iki kişi böyle birkaç saniye bakışınca ne olur? Şu olur: Bu iki kişi kendilerini diğerlerinden yalıtır. Canlılığın ilk ve temel aşamasının kendini çevreden yalıtan hücrenin ortaya çıkışının olduğunu biyoloji söylüyor ; her türlü sıcak insan ilişkisinin aşağı yukarı aynı şeyi yaptığını da ben söylüyorum.Seninle ben de böyleyiz. Kimsenin anlayamayacağı bir dilimiz var. ''

''Aşıklar böyledir işte Nihal'ciğim, kısacık bir anı bütün ömürlerine yaymak isterler.''

''..masada yalnız başına oturan Nihal'i dansa kaldıran çocuğa ne demeli! Ne acayip şey, ilgilenmiyormuş gibi yaptık ama bir yandan mutaassıp aile büyükleri gibi bakıyorduk, çocuğun eli Nihal'in neresinde, vücutları birbirine ne kadar yakın, ah hayat bize böyle ne yaptın!''


'' O ayrılık öncesi konuşmalarının iç burkucu tarafı: Birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi, ne kadar çok özleyeceğimizi sözcüklere dökerken, ''Ölmeyeceksin, yaşayacaksın'' diye kandırılan hastalara benziyorduk ''

''Sonra birden lise günlerine dönüş. Ah dostum, bunun için seviyorum işte seni, ikimiz de hayatımızın aynı yerinde kalakaldık diye! ''

''Seninle konuşmalarımızın özel grameri: Hemen hemen her cümle ''Hatırlıyor musun'' sorusuyla biter, ortak geçmişimizin g'si büyük yazılır, eylemlerimizin kip daima güzel geçmiş zamandır ve Çetin ile Ender'i bağlayan bağlaçlar saymakla bitmez.''

''Sezgileri, suya eğilen ceylanların kulakları gibi işleyen sevgili dostum! ''

''Yalnızca insanların değil mekanların da beni heyecanlandırdığını, duygulandırdığını anlamıştım oralarda. Gençken insanların peşinde aptal gibi koşturup durursun. Sonra bir şey olur , vazgeçersin, kendini şehrin dinlendirici, teselli edici, şefkatli kollarına bırakırsın : Eski evler, ağaçlı sokaklar, yüksek tavanlı kahvehaneler, çay bahçeleri, parklar, eski berber dükkanları ve mavi doğramalı camekanlarında insanın alıp koynuna sokmak istediği ekmekleri sergileyen fırınlar..'' (Burası sanki beni anlatmış!)

''Reşit, ömür denen şeyin tedricen yaşanmadığını söylerdi. Gerçekten öyle, herşey birden bire oluyor. Küçük bir çocukken birdenbire, ilaçlarını plastik bir margarin kabında saklayan bir ihtiyar oluveriyorsun.''

''Oysa Batı dünyası, 'tasarruf etmek' eğilimi ile birlikte 'yaşamak' fikrinin de üzerine kurulmuştu. Yaşamamayı bir halt sanan biz mistik Doğulular hiç bir şeyin peşinden gitmiyorduk, kahır çekiyorduk, ekşiyorduk.''

''Yaşayanların kavramları olurdu, yaşamayanların yasakları, suçları, günahları.''

''..yıldızlarla ,hayallerle süslü bir yatağın değil, kadın olmanın saldırıya, talana açık  bahçesi içinde, saçları dağılmış, kollarını iki yana açmış uyuyordu. Keşke yanımızda olsaydı ! Yanımızda olsaydı! '' (Kürtaj yaptıran Nihal sevgilisinin evinde dinleniyorken yazılıyor bunları) 

Benzer Yazılar

7 yorum

  1. Siz bir de Sinek Isırıklarının Müellifini okuyun! Benim 1 numaramdır o. Tabi bunun Ankara aşığı olmsmın da payı var. Sevgiler....

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Gözde.

    Hemen listeme alıyorum. Ankara'ya çok yabancıyım malesef :(

    YanıtlaSil
  3. Begendıysenız, sinek ısırıklarının müellifi de mükemmeldir Elif Hn.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, sizin tavsiyenizle okudum, dün bitirdim Sinek Isırıklarının Müellifi'ni. Beğendim , Barış Bıçakçı güzel yazıyor, insanın içini okuyor gibi yazıyor. Teşekkür ederim tavsiye için.

      Sil
  4. Yolda okudum da ayaküstü☺️ Ben zaten s.ı. müellifini önermiştim değil mi. Sandım ki bizim büyük çaresizliğimizi benim tavsiyem üzerine okudunuz😊tekrar bir tavsiyede bulunayım dedim...

    YanıtlaSil
  5. Ah dostum, bunun için seviyorum işte seni, ikimiz de hayatımızın aynı yerinde kalakaldık diye! ''

    Erdal bu cümle senin için :)

    YanıtlaSil