GÜLÜMSETEN ANLAR: ÇAY
Şifadır çay, hele limonlu ise. Ağrıyan bir boğaza, kırgınlığa, depresyona iyi gelir. Dumanı tüten , iyi demlenmiş, sıcacık bir çay, bardaktaki görüntüsüyle bile iyileştirir.
Yapılacak en sade, en lezzetli, en ucuz kahvaltıdır çay-simit-peynirle yapılan. Öğrencilerin ve çalışanların şaşmaz rutinidir. Yıllar sonra bile tadı damakta kalır, özlenir. İnsanı öğrenciliğine, umutların dolu dizgin olduğu o şahane ruh haline taşıyıverir.
Yoksulların, şairlerin ve yalnızların resmi içeceğiymiş ayrıca.
Fenomen dizi Leyla ve Mecnun'un İsmail Abi'sinin enfes repliği: ''Bana çay verdi , çay veren insan kötü olur mu hiç?''
Nice kriz anında, tansiyonlar tavan yapmışken, ''bir çay koy da içelim'' cümlesi can simidi gibi yetişir. Ortam da, ruhlar da sakinleşir.
Hayatın yavaş aktığı, yapacak, konuşacak çok şeyin olmadığı köylerde, kasabalarda, soba üzerinde tatlı homurtularla kaynayan çaydanlık , can yoldaşıdır insanın. Biraz daha oturmaya, sohbeti uzatmaya vesiledir. Issızlığı azaltan yegane şeydir hatta kimi zaman.
Ne çok görsel var çayla ilgili. Demek ki pek çok kişinin yaşamında yeri var çayın, ne güzel.
Şüphesiz çay içmenin tadı en çok İstanbul'da, denize nazır bir tepede, çıtır çıtır İstanbul simidi ve dost muhabbeti eşliğinde çıkarılır. İşte o zaman çaydanlığın dibi görünmesin istenir.
Çayın yanında çekirdek çitleyenler varsa da ben minik kurabiyeler yemeyi daha çok severim. İki bardak içilecek bile olsa çay demlemek vazgeçilmez bir akşam rutinidir. Çay koydun mu, demledin mi, hadi çayımızı içelim derken iletişimi artıran, kuvvetlendiren, evi de sohbeti de ısıtan, yorgunluğumu alan çay benim için özetle , en iyi anti depresandır .
0 yorum