Güne Nasıl Başlıyorum

Yazar Cuma, Ekim 16, 2015 ,



Çocuksuz arkadaşlar sağolsun mim başlatmışlar. Gökhan beni de unutmamış. Hemen yazayım.

Uyanma saatim sabah altı ile yedi buçuk arasında değişiyor (Gece en az bir en çok beş-altı kez uyanmış oluyorum tabi ki. Kesintisiz uyku diye bir şey yok) . İki tane alarmım var; biri Emre, biri Eren. Asla şaşmıyorlar. ''Bir gün de geç uyanalım da şu kadıncağızı şaşırtalım'' demiyorlar, o yüzden hiç saat-telefon ayarlamıyorum. Çocuksuzken de ''Beş dakika daha'' diye diye kırk beş dakika alarm erteleyen biri olmadığım gibi tam da böyle biri olan eşime dünyayı dar ederdim ve ilk çalışta kalkmak ya da alarmı kapatmak zorunda kalırdı (Evlilik arefesinde olanlar dikkat!). Zira ben sabah insanıyım. Erken saatte uyanık olmayı çok severim. Bir kez uyandım mı geri uyuyamam ve yatakta tembellik işsiz insanlara göre olduğundan yıllardır onu da yapamıyorum. 

Emre'nin ''anneeeee''  haykırışı veya Eren'in paytak adımları ile odama dalması ile uyanırım. Çok erkense -altı civarı mesela- ayılamam ve emzirerek ya da çocuğu yanıma alarak yarım saatçik daha yatakta kalmaya çalışırım. Çoğu sabah içimden geçen cümle şu olur ' ' Tanrım, güne başlamaya hazır değilim'' . Altıda kalktı isem önümde tam 15 saat var demektir ve o kadar süre koşturacağım anlamına gelir. 

Çok nadiren , ayda 2-3 kez, çocuklar uyuyor olur ve ben onlardan önce uyanırım. Çok mutlu olurum çünkü beş dakikada duş alıp, güne taptaze başlayabilirim. Yoksa duş bir hayaldir sabahları.

Kahvaltısız evden çıkmayan bir insanım (sıklıkla) çünkü ayılamıyorum birşeyler yiyip içmeden. Akşamdan kalmış veya poşet de olsa bir bardak çay ve tahıllı ekmekle yapılmış bir tost yeter de artar bana. Kızarmış ekmek-reçel olabilir, yumurta yapabilirsem hele süper olur. Güneş doğmadan uyandıysam kahvaltı hazırlamaya vaktim olur ve Emre'ye krep, Eren'e ve eşime haşlanmış yumurtalı bir sofra hazırlarım.

Sekiz buçuk gibi apar topar rehavetimizi atar ve Emre'yi giydir- Eren'le vedalaş- Alman gerekenleri unutma (pazartesi oyuncak, bazen spor ayakkabı-yedek kıyafet, bazen kitap - döngüsüne gireriz. ''Hadi Emre, ayakkabını giy Emre, çabuk ol Emre'' cümlelerinin ardından hızla okul yoluna koyuluruz. Yolda sohbet ederiz, müzik dinleriz, bazen çığlıklar eşliğinde ''sabır sabır ya sabır'' diyerek biter 15 dakikalık yol. 

Emre beni gülerek, el sallayarak yolcu ederse pek hafif olurum. Arabada neşeli parçalar açar, eşlik ederim karga sesimle. Genelde ''Çabuk gel anne'' yalvarması ve mahzun bir yüzle vedalaşır ve ben de kederlenirim. 


İş yerime dokuz gibi girerim. . Kahve suyumu koyup acil işlere bakarım. Kahve eşliğinde hızlıca bloguma göz atarım. Bu kadarı bana yeter. Sonrası yoğun bir iş temposu.

Ne diyorsunuz gençler? Evlenmek ve çocuk yapmak pek de akıllıca değil galiba :))

Hadi Sercan ve Ece abla, siz de yazın, merak ettim.

Benzer Yazılar

10 yorum

  1. Çocuksuz arkadaşlar mim başlatmış. Bu yazıyı okuyunca zaten kafama koca bir taş geldi onu söyleyeyim. :) Kadın olmak cidden zor hele anne olmak daha da zor. Bu yazı da daha iyi anladım. Baba olmak da zordur heralde yani öyle tahmin ediyorum. Ama yine de çocuk evin neşesi derler. Umarım ilerde benim de böyle bir sorunum olur :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vay! Sen olmuşsun deli, evlenmeye hazırsın. Bu yaziya rağmen hala çocuk arzusu duyabiliyorsan çiçeği-çikolatayi hazırla derim. Sevgilin şanslı kız :))

      Sil
  2. Merhaba abla , kadın olmak gerçekten çok zor bunu zaman zaman yazılarımda da belirtiyorum.

    Fakat anlattıkların gerçekten çok zor hatay'a geldiğinde ben çocukları görmüştüm biliyorum küçüğü hiç durmamıştı ama inşallah 5 - 6 yıla kadar rahatlarsın çocuklar büyüdüğünde daha iyi olur.

    Not: 2 .resim çok güzel olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gökhan'ım ne yaptın? 5-6 yıl mı! Bir sene sonra ikisini de babaya bırakıp 2-3 günlük kaçamaklar planlıyorum ben:)

      Sil
  3. şu an kendi yazdıklarımdan utandım. supermen görse o da utanırdı supermenliğinden. bu ne tempo? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ohooo, bu daha ne ki Dilek? Gözünüz korkmasın, her zorluk yanında bir kolaylıkla ve sabırla geliyor. Çocuklar öyle karşılıksız seviyor ve kalbini o kadar ısıtıyor ki kolayca unutuyorsun yaşadıklarını.

      Sil
  4. Benim küçük oğluşum 13 yaşında, hâlâ sabahları uyanırım onun sesine. Çocuğun bir suçu yok aslında ben çıt sesine bile uyanırım sonuçta da bir sabah da uyu be yavrum :)

    Neyse erken uyanan çocuklar iyidir, gece de erken uyuyorlar ve insana vakit kalıyor. Yani benimkiler öyleydi çok da genelleme yapmayayım şimdi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın Handan. Erken uyanmayı ben de seviyorum yoksa çekilecek dert değil :) Dokuz buçuk gibi yetişkin zamanı başlıyor akşamları, iyi oluyor sahiden. Büyük oğlunuz Kanada'da değil mi? Takip ediyorum onu. Maşallah.

      Sil
    2. :) Evet Kanada'da. Burnumda tütüyor da sesimi çıkarmamak için uğraşmaktayım. Ben blog yazmaya başladığımda o altı küçük üç yaşındaydı. Sanki dün gibi. Şimdi bu bloğa bakarken zamanda yolculuk yapıp kendi hallerimi gördüm sanki :)

      Sil