Şiddetsiz İletişim; Marshall B. Rosenberg

Yazar Perşembe, Eylül 08, 2016 ,



Bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum! Günlük hayatta kocanız, çocuğunuz, ast ya da üstleriniz, komşunuz, anne-babanızla yaşadığınız çatışmaları azaltmak için çok pratik, akılda kalması kolay öneriler sunuyor mesela; bir önceki cümlede ''Başarılı öneriler'' yazdım ve sildim çünkü kitap diyor ki  nazik, başarılı, iyi gibi sıfatlar aslında işe yaramaz, bir şeyi / birini övmek istiyorsan sana ne verdiğini / kattığını ifade et. Bir konferans sonrası ''Sen bir dahisin'' diyen dinleyiciden ''18 yaşındaki oğlumla bir türlü konuşamıyorduk. Konferanstan sonra onunla iletişimimi kolaylaştıracak şeyler öğrendim'' cümlesini duyana kadar övgüyü kabul etmiyor.

Kitap 13 bölümden oluşuyor. Gönülden vermek, şefkati engelleyen iletişim, duygularımızın sorumluluğunu üstlenmek gibi başlıkları olan bölümler içinde ''Kendimizle Şefkatle Bağ Kurmak'' adını taşıyan 9. bölümü özellikle faydalı buldum. Sürekli yargılandığımız ''İyi, kötü, akıllı, becerikli, kurnaz,kaygılı, içe dönük, konuşkan, iş bilir,'' gibi onlarca sıfatla tanımlanıp büyüdüğümüz yaşantılar içinde kendi kendimizi her an, durmadan yargılayan içsel yargıçlarımız var hepimizin. İç sesimiz, basit bir sorun yaşasak bile ''Ne kadar da aptalım, ben salağın tekiyim, nasıl böyle bir hata yapabildim, keşke biraz daha akıllı olsaydım'' gibi şeyler söylüyor. Yazar , yaptığımız şeye değil o şeyin arkasındaki ihtiyaca odaklanmamızı tavsiye ediyor. Örnek olarak da yepyeni bir takım elbise ile katıldığı bir konuşmadan sonra dolmakaleminin kapağını açık olarak cebine koymasını ve takımının mürekkep lekeleri ile dolu olduğunu gördüğünde yaşadıklarını anlatıyor. Lekeleri fark ettiğinde olanlar şöyle:

'' Yirmi dakika kadar kendime acımasızca yüklendim : Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirsin? Bu yaptığın ne kadar aptalca bir şey! Biraz önce yepyeni bir takım elbiseyi mahvetmiştim. Eğer hayatta şefkat ve anlayışa ihtiyacım olan bir an varsa , işte o an bu andı ama ben kendime daha beter hissettirecek şekilde davranıyordum. 

Neyse ki sadece 20 dakika sonra ne yaptığımı fark ettim. Durdum ve kalemin kapağını kapatmamakla karşılanmamış ihtiyacımın ne olduğunu düşünüp kendime şu soruyu sordum: Kendimi dikkatsiz ve aptal olarak yargılamamın ardındaki ihtiyaç ne?

Birden kendime daha çok özen  göstermeye ihtiyaç duyduğumu fark ettim. Başkaları için koştururken kendi ihtiyaçlarıma daha çok ilgi göstermiş olmayı istiyordum. Bunu fark edince kızgınlık, suçluluk duygularım dağıldı ve bedenimdeki gerginlik çözüldü. Elbisem için yasımı tutarken bir tarftan kalem kapağını kapatmamamın nedeninin diğer insanlara verdiğim değer olduğunu anladım. İçim kendime karşı şefkatle doldu'' 



Kitabı bitirdikten sonra gün içinde pek çok kez yazarın önerilerini uygulamaya çalışıyorum. Evet,  mucizevi ya da sihirli çözümler birden ortaya çıkmıyor ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim; kesinlikle daha kötüye gidişi engelliyor. Biriyle tartışırken sakince durup ona kulak veriyorum, ne dediğini kendi anladığım şekilde iletip, doğru mu anlamışım dediğimde ateşli bir tartışmanın yarattığı tuhaf tatminden mahrum kalsam da aramızdaki duvarın daha da yükseldiğini hissetmiyorum. Üstelik ne o kişi bana gıcık kapıyor ne ben ona. Aramızdaki sorun belki hala duruyor ama ilişkimiz yara almıyor. Çok iyi bir kazanç , değil mi?

Kitapla ilgili çok sevdiğim bir şey de bol bol örnek vermiş olması. Üstelik bunlar gayet etkileyici örnekler.  Müslümanlar ve Yahudiler, uyuşturucu bağımlıları ve hemşireler, mülteci kampında yaşayan insanlar ve kamp yöneticileri, kan davası olan gruplar gibi arkamıza bakmadan kaçacağımız topluluklar içinde ara buluculuk yapmış ve çoğunlukla olumlu sonuçlar almış. Çok etkilendim çok.

Özellikle kadınlar için kendi ihtiyaçlarının farkında olmak ve bunları dile getirmek noktasına dikkat çekmek istiyorum. Yazarın diliyle anlatırsam:

''Asırlardır sevecen kadın imajı, başkalarını gözetme uğruna kendini feda etme , kendi ihtiyaçlarını inkar etme üzerine kurulmuştur. 

Bir atölye çalışmasında bu tür kalıplaşmış tutumları tartışıyorduk. Bu kalıplar içinde düşünmeye alışmış bir kadın bir şey isteyeceği zaman bunu, hem bir şey istemeye hakkının olmadığına inandığını gösterecek hem de ihtiyaçlarının önemli olmadığı izlenimini bırakacak biçimde konuşacaktır. Basitçe çok yoğun bir gün geçirdiğini, kendine zaman ayırmaya ihtiyacı olduğunu söyleyemez. Bunun yerine şöyle der: Biliyor musun bütün gün kendime bir dakika bile ayıramadım. Bütün gömlekleri ütüledim, haftalık çamaşırları yıkadım, köpeği veterinere götürdüm, toplantı için sitedeki herkesi aradım.'' Kadının sızlanmaları dinleyende şefkat yerine direnç uyandırır. ''


Alıntı yapmak istediğim o kadar çok yer var ki..Hepsini yazsam bu yazıdan kısa bir kitap olur. Kolay okunan, pratik öneriler sunan -Tartıştığınız kişiye kesinlikle AMA ile başlayan cümle kurmayın gibi - bu değerli kitabı lütfen okuyunuz.










Benzer Yazılar

2 yorum

  1. İletişim kurmak dost bir gönülde yer etmek olduğu gibi, düşman bir yürekte korku yaratabilir. Esas olan bizim hakikati paylaşabilmemizdir. Ütü yaptık, yemek pişirdik, evi temizledik derken bunların aynı zamanda bizim ihtiyaçlarımızı karşıladığı bir iş olarak da görmemiz gerekir. Nefes alıp veriyorsak boşuna değildir; önce kendi yaşamımız içindir.

    YanıtlaSil
  2. bence başarılı bir bili tşekkürler sohbet

    YanıtlaSil