Birçok popüler
anne-bebek blogunda sıklıkla yazılıp çiziliyor Tracy hakkında..Benim bu kitapla tanışmam hamileyken okudugum bloglar sayesinde oldu.Kitabı hemen satın aldım ve içine gömülüverdim,600 sayfanın hepsini bir çırpıda okudum.O sıralar doğum yapan bir arkadaşın sıkıntılarını gördükçe de Tracy'ye hak verdim canı-gönülden.
Ben
Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler kitabından bana kimsenin söylemediği çok güzel şeyler öğrendim; birkaçını sıralarsam:
--Her bebeğin bir mizacı var;BENCE EN ÖNEMLİ NOKTA BU.Anne-babanın yapması gereken ilk şey bebeğini kişiliği=tercihleri olan bir küçük insan olarak görüp onun mizacını tanımaya çalışmak.Bebeğiniz melek-kitap-nazlı-hareketli-huysuz bebek kategorilerinden hangisi/hangilerine giriyor?Bunu keşfettikten sonra bebeğe bakış açınız da farklılaşabilir.Oğlumu ben melek-kitap bebek olarak tanımlıyorum ve çok ama çok şanslı olduğumu biliyorum.
--Ebeveyn olmanın birinci kuralı: Her durumda SABIR ve BİLİNÇ sahibi olmak zorundayım.
--Benim bebekli hayatımı en çok kolaylaştıran önerilerden biri ağlayan bebeğe mutlaka meme verilmesinin gerekli olmadığı oldu.Özellikle ilk günlerde anne de bebek de acemi iken ve etraf ''emzir emzir'' diye tezahürat yapan bilumum aile yakını ile dolu iken bunu bilmek çok önemliydi.Bebeği sürekli beslemek de onu rahatsız eden birşey sonuçta.Oğlum en az yarım saat memede kalıp emdi ise sonraki 2 saat boyunca ona meme vermedim.Gazını çıkarttım ya da kucak istediğini düşünerek sakinleştirmeye çalıştım.Gece de aynı şekilde davrandim.En az 2-3 saat olmasına dikkat etmeye çalıştım emme aralıklarının.Bunun bana çok önemli bir getirisi oldu :her uyandığında meme isteyen bir bebek olmadı oğlum (Bu tamamen oglumun mizacı ile ilgili de olabilir bu arada).
--Tracy bir bebeği uzun süre ağlamaya terk ederek ona herhangi birşey öğretilemeyeceğini söylüyor.Ben zaten bebekler sözkonusu olunca inanılmaz yufka yürekli bir insan oluyorum ve ağlatmayı bırakın zorlamanın herhangi bir çeşidini uygulamam mümkün değil -en azından şimdilik-
Daha pek çok nokta olsa da ilk aklıma gelenler bunlar.Tracy'ye göre eğer ebeveynler yeterince sabırlı ve bilinçli davranırsa bir bebek saatinde yemeğini yer,sonrasında oyun oynar/oyalanır ve gündüzleri 1-1.5 saatten iki kez geceleri de 10-12 saat olmak üzere güzelce uyur.Yazması bile ne kadar keyifli! Hamileyken ben de mest olmuş ve elimden geldiğince Tracy 'ci olmaya niyet etmiştim.Gel gelelim kazın ayağının öyle olmadığını çabucak anladım.Ek gıda telaşında olduğum bugünlerde ve özellikle de uyku konusunda Tracy kanunlarını ihlal ediyorum.Hele bir açayım
şu kitabı dediğimde veya
bazı bloglardaki başarı öykülerini okuduğumda gaza gelsem de ı ıh! Şimdilik oğlumu kucağımda hafif sallama ve pışpışla uyutuyorum.Bu ''uyutuyorum'' kelimesi bile sinir bozucu aslında ,belki biraz çabayla kuzucuk kendi kendine de uyuyabilir, ne dersiniz?
Benzer Yazılar
Yazar
sevgili günlük
Cuma, Kasım 26, 2010
ordan burdan
Bu aralar mutluluk:
-Kuzunun erken uyuması
-Mutfaktan gelen pasta-börek kokuları
-Kuzunun gündüz uykuları sırasında içilen sütlü kahveler
-Bebeğin yemek için ağzını açmakta nazlanmaması
-Keşfedilen yeni bloglar ve uzun zamandır takib edilenler
-Yılbaşını yeğenlerle ve kardeşle geçirme ümidi
-Sevgili ile edilen derin sohbetler
-Kuzunun 'ba ba ba'larını dinlemek
-Uzayan pastırma yazının tadını çıkarmak,hergün sokaklarda olmak
-Uyuyunca kuzuyu özlemek
Benzer Yazılar
Yazar
sevgili günlük
Salı, Kasım 23, 2010
Doğum sonrası depresyonun nedenini buldum ;müjdeler olsun!
Açıklıyorum:Nedeni sessizlik! Evet evet sessizlik,şaşırmayın lütfen.Şimdi anne kişisi olarak ben anne olana dek harala-gürele koşturup duruyordum.İş-ev-sosyal hayat üçgeninde kendi çapımda her an meşguldüm.Boş zamanlarda ise ayaklarımı uzatıp tv seyretmek,AVM'lerde dolanmak gibi işlerim vardı.Her an bir ses,bir hareket vardı etrafımda.
Anne olunca ne oldu peki?Bebeği alır emzirmek için sakince bir yere çekilirsin.En az 10-15 dk sürer emzirmek,başlangıçta en az yarım saat. Günde en iyi ihtimalle 4-5 defa tekrarlanır bu.Eşin dahil herkes bir yerlere kaybolur bu sırada.Hadi emzirmek gene bir derece meşguliyete izin verir.TV seyredebilir,telefonla konuşabilirsin ama iş uykuya gelince sıfır ses sıfır hareket gerekir.Günde yine en az 4 defa bebekle bir odaya girer ve 5-10-15 bazen daha uzun dakikalar orada kalırsın.Bu mutlak sessizlik anlarında düşünür de düşünürsün..Aklına hiç olmayacak şeyler gelir ve depresyona elverişli bir ruh haline hiç farketmeden sahip olursun.
Çareyi ben her fırsatta kendimi sokağa atmakta buldum.Paldır-küldür iniyorum,yorulsam da keyfim de kaçsa bazen, hayatın sesleri bana iyi geliyor..
Benzer Yazılar
Annem Hakkında Herşey filminin senaristi ve yönetmeni Pedro Almodovar'a sırf filmin içinde geçen bu cümle nedeniyle derin bir yakınlık duyuyorum; senin gibileri iyi tanıyor olmalı...
Hayatımıza girdiğin gün başladı hastalık.İlk evrede iyi-kötü idare ediyorduk ama yıllar geçtikçe yayıldın tüm vücudumuza.Huyuna gittik olmadı suyuna gittik olmadı.Düzelirsin; en azından bizimle barışık yaşamayı öğrenirsin umuduyla geçti seneler.Olmadı.Kaybeden bizler olduk.
Şimdi hangisine yanmalı?Geçen yıllara mı?Açmamış bir goncayken eline düşen canparemin sararıp solmasına mı?Verdiğin onca hasarla kaybedilen yaşama sevincine mi?Hafızalara kazınmış sayısız kötü anıya mı?Hangi birine?
Not:Bu yazı varlığıyla beni her daim çoğaltan ,bir gün hayatımdan çıkarsa şu dünyada kendimi hepten yalnız hissedeceğim koca yürekli bir dosta ithaf edilmiştir.Başlık cümlesi ondan duyulmuş ve bir daha akıldan çıkmamıştır.
Benzer Yazılar
Yazar
sevgili günlük
Cumartesi, Kasım 20, 2010
blog okumak
Ne çok blog annesi varmış meğer! Hamile kaldığımda keşfettiğim blog dünyası beni bugünlerde iyice esir aldı.Neredeyse birkaç hafta öncesine kadar
sadece şu blogu takip ederken yine aynı sayfada adına rastladığım
Delianne'yi de büyük bir hevesle okudum,Allah'tan çok kısa zamandır blog tutuyormuş.
Çok tuhaf bir deneyim aslında blog okumak.Birinin günlüğünü okumak gibi ;keşke hiç okumasaydım dedirten cinsten bir eylem de olabiliyor zaman zaman.Örneğin bazı okuduklarım canımı çok sıkıyor.Çocuğunu ağlamaya bırakan bir anneyi (isteyerek değil,o sırada başka türlüsü elinden gelmediğinden) okuyorum mesela,bebecik ağlarken uyuyakalmış; bu bana dert oluyor.Neden o minicik kuzuyu ağlamaya terk etti?O sırada yapması gereken neyse onu yapacak bir başkasını bulamaz mıydı?Bebecik ağlarken kim bilir ne kadar üzüldü?Gözlerinden yağmur gibi yaşlar aktı belki de..Bu soruları düşünürken uykum kaçıyor özellikle yatmadan önce okumuşsam.Ben de pek normal sayılmam herhalde..Delianne empatiyi abartıp bazen bitkilerle bile empati kurduğunu yazmış bende de bu hal bebekler ve çocuklar için fazlasıyla mevcut.anne olmadan da böyleydim ama annelik sonrası hiç dayanamıyorum ağlayan ve ilgisiz bırakılan miniklere.
Blog okumanın iki türlü etkisi daha var üzerimde:Sadece bende var sandığım bazı güzelliklerin (kitapçılarda saatler geçirmek,kitap okuma hastalığına sahip olmak gibi) başkalarında da olduğunu -hem de azımsanmayacak oranda- görüp birazcık üzülürken bir taraftan da sevinmek aslında buna.Yalnız değilim duygusunun o eşsiz tadına varıyorum böyle durumlarda.
Yazmak da okumak da güzel şey velhasıl-ı kelam.Selam olsun yazana da okuyana da..
Benzer Yazılar
Yazar
sevgili günlük
Cuma, Kasım 12, 2010
Oğlum bugün tam 6 aylık!
Hayatımın en renkli altı ayıydı.Kuzuyu hastaneden eve getirdiğimiz o güzel günden bugüne neler oldu anlatmak çok uzun sürer.Mevcut durum itibariyle evin her odası bir şekilde onun eşyaları ile dolu.Mutfağa giriyorum biberonu,mamaları(yeni başladığımızdan deneme amaçlı birkaç çeşit),ana kucağı(mutfak masasının üstünde,ben iş yaparken beni seyrediyor),evyenin içinde sebze çorbası yapmak için kullandığım cezvesi..Oturma odasında park yatağı,içinde oyuncakları (henüz çok az;çıngırak ağırlıklı),girişte ayakkabılığın üstünde her çıkarken unuttuğum emzik askısı..Bir dağınıklıktır almış başını gidiyor ve ben bu dağınıklığı çok seviyorum!!Hani okuldan eve dönersin,annen kurabiye pişirmiştir,kokusunu uzaktan alırsın,için sıcacık bir mutlukla,güvenle dolar ya işte öyle hissettiriyor bana oğlumun eşyalarının evi işgali..Çamaşır askısındaki minicik çoraplar,tulumlar,rengarenk önlükler içimi huzurla-keyifle dolduruyor.Markete gittiğimde onun için de bişeyler almak artık üç kişilik bir hayatım olduğunu farkettiriyor.
Küçücük bir insan olarak onu izlemek,kendince hayata ayak uydurmasına tanık olmak inanılmaz bir deneyim.Her geçen gün hayretle farkediyorum ne kadar büyüdüğünü.
İyi ki geldin canım oğlum,iyi ki bizi seçtin anne-baba olarak..
Benzer Yazılar
Yazar
sevgili günlük
Çarşamba, Kasım 10, 2010
okudum-izledim
Benzer Yazılar
Yazar
sevgili günlük
Salı, Kasım 09, 2010
ordan burdan
O kadar çok şeyden yoruldum ki hangi birini saysam?Kendimle savaşmaktan,kendimi zorlamaktan,etrafımdakilerin yerine de düşünmeye çalışıp bunun bir işe yaramadığını görmekten,kimseyi memnun edememekten,kendimi ve ailemi görünmez tehlikelerden (mesela toksik gıdalar) korumaya çalışmaktan,sürekli beynime yığılan bir yığın bilgiden,o zararlı-bu hormonlu-şu kanserojen muhabbetinden (çünkü hepsini bir şekilde tüketmek zorunda kalıyoruz),annelerimiz gibi olmamaya çalışırken anneannelerimiz gibi yaşamak istemekten ama konforumuzdan da ödün vermeye razı olamamaktan...
Mutlu olabilmek için sakin ve dingin bir ruh haline değil,basbayağı bir savaşçı ruhuna ihtiyacımız var sanki.Gündelik yaşamla bu kadar kavgalı olunca da geriye kalan uçsuz bucaksız bir yorgunluk..YANILIYOR MUYUM?
Benzer Yazılar
Yazar
elif
Cumartesi, Kasım 06, 2010
annelik
Bugün yaşananlar ancak kabuslarda olabilir;neler mi oldu?
-Oldukça iyi bir üniversitenin oldukça iyi bölümünden mezun bir anne çocuğunu dakikalarca dövdükten sonra ona ''Ya sen öl ya ben öleyim'' dedi.
-5 yaşındaki çocuk ''anne beni dövme'' yakarışlarıyla dakikalarca ağladı.
-Dayağın ardından sözlü şiddet en yüksek perdeden uzun süre devam etti.
Daha birçok madde ekleyebilirim ama burada kesiyorum.
Bazen keşke Amerika'da olsak ,böyle alenen hırpalanan çocukları komşuları/arkadaşları olarak polise şikayet etsek,sosyal hizmet görevlileri alıp götürseler çocukları diye düşünüyorum.Ama hiç olur mu?Biz Türkler aile bağları en güçlü(!) milletiz değil mi?
Benzer Yazılar
Yazar
elif
Cuma, Kasım 05, 2010
Hayatımızın ne çok döneminde uyku ile derdimiz vardır;ortaokula veya liseye giderken sabahları kalkmak zor gelirdi mesela ya da üniversitede vize-final dönemlerinde akşamüstü 5'de yatar gece12'de kalkar sabah 5-6'ya kadar ders çalışırdım.Yine de bilirdim ki en fazla bir hafta içinde doya doya uyuyacağım,yaz tatillerinde döne döne yatağın içinde, öğleni bulacak kalkışım uykudan.
Peki anne olunca neler oluyor?Bebeğinizi kucağınıza aldığınız ilk günler uyku pek gelmez aklınıza,emzirme sorunları daha ön plandadır,ev kalabalıktır,birileri bebeği sallamakta pışpışlamaktadır mütemadiyen,yavru da zaten sersemdir ;sıklıkla memede uyuyakalmaktadır.(O güzel günlerde beni arayan tecrübeli bir anneye memede uyumaya alışmasından korktuğumu söylediğimde,tadını çıkartmamı zaten bir süre sonra yalvarsam da memede uyumayacağını söylemişti)
Yavrunun kırkı çıkınca başlar uykusuzlukla imtihanı annenin.Envai çeşit yöntem denenir;deneye-yanıla bir yol da bulunur sonunda.En iyi ihtimalle -istisnalar hariç- ilk aylarda bir annenin kesintisiz uykusu4-5 saaati geçmez.Ortalama iki saati geçmez aslında.
Velhasıl-ı kelam yeni annelere yapılacak en büyük iyilik yavruya iki saat kadar bakmak ve o sırada ev işi-yemek-temizlik şeytan üçgeninden anneyi koruyarak acilen yatağa göndermektir.
Benzer Yazılar
Yazar
elif
Perşembe, Kasım 04, 2010
yazmak
''Peki en ıstıraplı dönem...
- Başlangıçlar. Başlarken çünkü ben de tam olarak bilmiyorum ne yaptığımı. Kafamda bir kurguyla, bir mühendis gibi çatısını önceden kurarak yazmıyorum. Genelde bir resimle başlıyorum, bir sahneyle.''
Bu satırlar Elif Şafak'ın Ayşe Arman'la yaptığı röportajdan.Şu anda kendisine şiddetle katılıyorum.Yazmak istediğim çok şey var;bloguma başladığım bu ilk gün kafam öyle dolu ki 'ne yazsam nasıl yazsam' soruları ile; az önce yemek yapacağım tencerenin altını yakıp içine birşey koymadan bulaşığa başlamışım!
Ne kadar samimi olmalı?Belli bir odak etrafında mı yazmalı?Blog sayfası nasıl kişiselleştirilmeli?Ayın karanlık yüzüne de bakılmalı mı arada?Sıradanlığa nasıl düşmemeli?
Velhasıl-ı kelam kafam pek bir karışık.
Benzer Yazılar
Yazar
elif
Perşembe, Kasım 04, 2010
İşte ilk yazı!!Bir bebeğin ilk adımları gibi ;biraz acemi,biraz sarsak da olsa aslında gururlu ve mutlu.
Benzer Yazılar